IMPERIA ...MAYIS 2017...İTALYANIN KASABALARI -3-

Geldiğimizden beri epey küçük kasabalar gördük ama en son gittiğim noktaları unutmadan yazmak istiyorum. Öncelikle yazı buralarda geçirsem hafta sonu için 2 saatlik mesafede ve denize girebilecek muhteşem plajları olan, ayrıca 2 kahve 1 suya sadece 3 euro ödediğiniz bir noktayı asla kaçırmam. Hatta hafta sonu yanımıza neden mayolarımızı almadık bile dedim. Hafif yağmurlu bir günde değişiklik olsun, zamanı ve günü değerlendirelim diye gitmiştik, mayoları alsak daha bir şahane olurdu.



Öğrencileri yelken yaparken görme şansınızın olduğu , marinası epey geniş bir kasaba burası. 2 saati aşan bir yolculukla  gelip de yanınızda gelişmekte olan bir delikanlı varsa ilk iş bir restoran bulup yemek yersiniz. Biz de bodrum havasında bir balıkçı bulup bir şeyler yedik. Daha sonra deniz kenarında fotoğraf çektik. Bu gezide Tayfun a yeni bir hobi edindirdik. Fotoğraflarımızın çoğu oğlumun elinden. Ne de olsa yeni aletleri bizden daha hızlı anlıyorlar.

Önce denize doğru yöneldik,  Porto Maurizio. Hem marinası olan hem de sahilde oturacak çok güzel mekanları olan bir nokta burası. Evet tatil kasabası ama belli ki yazın yer bulmak pek de kolay olmaz. Gezinin sonunda baba oğulu kumların üzerinde bırakıp ben 1 saat daha şehrin içinde kayboldum ama  fena sıcaktı ve bir yerden sonra dondurma ve gölge tek arzunuz olmaya başlıyor özellikle yağmur hazırlığı yaptı iseniz.



Kahve molamızın ardından eski şehir içinde yürüyüşe geçtik. Kasabanın bir tane denizcilik müzesi var ki marina olan tüm şehirlerde bulmak mümkün. Bir de zeytinyağı müzesi var. Biz bunlara giremedik  ancak en üzüldüğüm yolda gelirken girmek istediğimiz ancak öğle tatili nedeni ile giremediğimiz mağaralar oldu. Bir daha ki sefere kısmet. Şehirde fark ediyorsunuz ki güneyde bir sahil kasabası olmasına karşın daha temiz ve çok sakin bir mekan. Ana katedrali yukarıda deniz kenarından görebiliyorsunuz ancak çıkış biraz meşakkatli. Asansör var ancak daha açılmamış sanırım, merdivenleri kullanmanız gerek. Merdivenlerle tepeye çıktığınızda sizi çok eski bir ev karşılıyor. O kadar eski bir ev ki ve o nedenle de ilginizi çekiyor. Ancak kapıdaki yazıyı görünce evin  Nobel Ödüllü Giulio Natta'nın  1903 yılında doğduğu ev olduğunu öğreniyoruz.

Tepeye doru şehir içinden tırmanışa devam. Aslında çok da uzun bir yol değil ancak deniz kenarındaki kasabaların renkli sokakları burada da kendini gösteriyor. Evlerin arasındaki köprü katlar, çiçeklerle bezeli balkonlar. Parasio olarak nitelendirilen bu bölüm bildiğiniz eski şehir. Biz çok da tepelere çıkamadık çünkü gezi havası serin bildiğimiz bir cumartesi yola çıktık ama ne oldu ise 30 dereceyi buldu hava sıcaklığı. Dolayısı ile tırmanmaya gücümüz kalmadı...


Yukarıda Basilica di San Maurizio bulunuyor. Yapımına 1781 de başlanmış ancak 1838 de bitirilmiş bir katedral. İçeride ki tavan oymaları enteresan güzel. Kapıdan girdiğinizde 4 önemli azizin ortasından geçerek ilerliyorsunuz. Tertemiz olması ilgimi çekmedi değil çünkü giden var mı bilmem Roma da İspanyol Merdivenlerinin bitimindeki katedralde haç işaretinin uçları birbirine örümceklerden yol yapmıştı. İsa Heykelinin durumundan bahsetmiyorum bile.

Oradan şehrin içine daha da içine gitmek değil de deniz kenarına gitme arzusundaki grubun delikanlıları ile sahile indir. Onları şezlonglarına ulaştırıp ben marinanın karşısındaki minik katedrali görmeye gittim.



Bakıyorum da  epey yer gezmemişim şehirde ama üzgün değilim. Seneye muhakkak buraya bir daha geliriz biz. Yakın yer . İstanbul da trafik sorunu evden çıkarmıyor sizi. Ancak burada hafta sonu bir hava alalım diye 200 km yol gidip biraz gezip bir yemek yiyip dönebiliyorsunuz. Sanırım Torino da neden 100 yaşını gören sayısı bu kadar yüksek anlıyorum.

Tekrar gidersem şehrin diğer noktalarından da haber vereceğim. İyi geziler....







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALBA...İTALYA KASABALARI-4-

IVREA PORTAKAL FESTİVALİ Şubat 2017

MİLANO...Bir Çok Kez...