ANNECY...YILDA 1 KEZ...FRANSA KASABALARI-2-



Bir hafta sonu nereye gidelim diye sorarken kendimize Torino da bizim gibi yaşayan bir arkadaşın sözleri aklıma geldi. Fransa nın  Venediği olarak kabul edilen şirin bir kasabadan bahsetmişti. Bizde bir pazar kahvaltı sonrası kalktık Annecy e gittik. Sanırım İstanbul a dönünce buradaki "Hadi" deyip yola çıkışlarımızı çok özleyeceğim.Bir de bu söz öncesi Akın ın yakında neresi var diye Tripadviser kurcalamasını....

 Kasaba etrafı dağlarla çevrili , bakmaya doyamayacağınız bir göle sahip, gölün kenarında kocaman yemyeşil bir park, içinden nehirler geçen daracık sokaklar, aralarda köprüler ve minik geçitlerle bağlanan, çiçekleri her daim olan balkonlarıyla renkli binalarla bezeli sokaklar. Ben çok sevdim hele ki ilk gidişimde Torino dan sonra renkli ev görmek ilaç gibi geldi.

İlk gidişimizde pazarı yakalamıştık muhteşem bir sandviç aldık bir tezgahtan. Fransız pazarı yakalarsanız yapmanız gereken oradan ev yapımı ekmek almak. Özellikle koyu renklilerden tavsiyem. Biz de öyle yaptık , eve dönerken götürmek üzere bir kaç çeşit ekmek kestirdik. Hangi ekmekten kaç dilim isterseniz alabiliyorsunuz. Eve götürmek için dedim ama biraz yürürken de yedik, mis gibi kokuyordu... Öğle yemeğini burada hallettik sonra sokakları turlayarak ve fotoğraf çekerek tepedeki Chateau d'Annecy  e vardık. Belirtmeliyim biraz yokuş var yani tırmanmanız gerekiyor, ha gayret.  Şato 12.yy  ila 16.yy arasında yapılmış daha sonra ciddi yangınlar atlatmış ve öyle olduğu gibi bırakılmış.1945 sonrası tekrar bakımı yapılmış ve   şu an müze olarak gezilebiliyor ama biz içine girmedik .



Şatonun önündeki evlere hayran hayran bakarken  meydana doğru indik ve kahve molası verdik. O kadar komik ki kafede adamlar ingilizce bilmiyor, benim çatpat italyancam oluşmuş hadi komşu dedik onu da bilmiyor sadece Fransızca. Neyse taş devri usulu anlaştık. Tek model kahve olsa ne güzel olurdu 40 model olunca dil çok gerekiyor yoksa parmakla sayı göster kahve de bitiyor iş de. Ya da bize hep bu modeller geliyor. Gülüyoruz sadece , o kadar güzel ki burası tadımız kaçmasın.
Özellikle köprülerde fotoğraf çekilmek istiyor insan hatta tekrar tekrar geçmek çünkü sanki çocukluğumun masal şehirlerinde gibiyim.Buralarda türk restoranları var bilginiz olsun. Biz bir tane ürgüplü bir bey gördük daha doğrusu arkadaşlarımız geldiğinde 2. kez Annecy yaptık o zaman çocuklar içeride Türk bayrağını görünce girip konuştular.




Çocuklarla gidince onlar daha bir neşeli oluyorlar aslında. Bir de 2. gidişimiz Noel öncesi idi şehirde küçük kulübelerde Noel pazarı kurulmuştu. İstanbul dan arkadaşımıza  Noel bardağı aradık o yıla özel ancak öğrendik ki artık plastik yapıyorlarmış. Ve çocukların köprü üstünde çoşkularını izledik. Bu sefer daha eğlenceli bir tur oldu. Şehir köprülerden kurulu bir şehir. Çocukların zıpladığı köprünün adını bilmiyorum ancak 2 meşhur köprüsü var. Birincisi tamamen demir konstrüksyonla göle yakın olan Pont De Amors yani Aşıklar Köprüsü. 




Bir diğeri ise Thiou Köprüsü ki Palais de l'Isle  nin önündeki  köprü. Şehre ilk girdiğinizde sizi gizemli görüntüsü ile   karşılıyor. Sanırım Annecy e turistik olarak gitmiş herkesin bunun önünde bir resmi vardır. Zamanında saray olarak yapılmış olan yapı ki bence kimin sarayı düşünmek gerek, küçük biraz ondan, daha sonra hapishane olarak kullanılmış. Günümüzde ise müze olarak kullanılıyor.




Gelelim Annecy nin sevdiğim müthiş göl ve park alanına. Annecy Gölü o kadar güzel  ki sanki deniz gibi. Her iki seferde de hava serin ve az güneşli olduğundan sanırım gölün üstündeki sis tabakası arka plandaki dağları çok silik olarak görebiliyorsunuz. Hava güneşli iken masmavi olduğu söyleniyor ama ben bu manzarayı çok sevdim. Park ise tertemiz ve yemyeşil. O kadar düz ve geniş bir alan var ki İstanbul umun  güzel şehrimin ne kadar da bu ferah yeşilliğe ihtiyacı olduğunu düşündüm. Gerçi  büyük şehirlerine bakınca bu ülkelerin çok da fark göremiyorum bazen.




Yazının başlığında her yıl 1 defa dedim ve inanın bir daha gitmeyi bekliyorum. Bakarsınız bu sefer daha güneşli bir günde gider ve daha uzun kalarak keyfini çıkarırım. Şimdi her sefer yaptığımızı yapalım kısa bir Cenevre turu için yola koyulalım. Gün uzun ve bu noktalar birbirine çoook yakın. Akşam yemeğine Torino ya dönmek gerek. Cidden bu gezi türünü çok özleyeceğim.


Görüşmek üzere....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALBA...İTALYA KASABALARI-4-

IVREA PORTAKAL FESTİVALİ Şubat 2017

MİLANO...Bir Çok Kez...