EZE...HAZİRAN 2016...FRANSIZ KASABALARI-3-






Güzel bir Nice tatilinden dönerken yolda uğradığımız Eze aslen yukarıda yazıldığı gibi bir kasaba değil de köy kabul ediliyor. Kışın köyde kimseyi bulamasanız da yaz aylarında epey turist çekiyor. Geçmişi çoook eskiler MÖ. 2000 lere dayanıyormuş, Romalılar tarafından keşfedilmiş. Çok fazla el değiştirmiş ancak esas yapıların kurulması  12. yy a kadar dayanıyor. Ama köy  gözlere ve ruha şenlik bir köy. Önce arabamıza hemen köy girişinde bir otopark bulduk. Artık kahvaltı etmek gerekiyordu ve hiç de kruvasan yemek istemiyorduk o an ama şu an birbirimize kruvasan dedik mi Eze de yediğimiz geliyor  aklımıza. Burun kıvıra kıvıra birer tane almış ve gözlerimiz döne döne 2. cileri, almak için kafeye geri girmiştik. Biz mi çok açtık, kruvasanlar fırından yeni çıkmıştı ondan mıydı  ya da yapan bayanın eli mi lezzetli bilmiyorum ama yolumuz oradan geçerse yemek için gireceğimize eminim. Kafenin adını hatırlamıyorum ancak Google Earth den bulmaya çalıştım ağaçlar kapamış önünü. İpucu buldum hemen karşısında bir market var Petit Casino. Bir de bakınca bizim köy kahvelerine benzer bir hava sezeceksiniz kaçırma şansınız yok. 

Artık köyü gezelim değil mi? Öncelikle sokakları çok tatlı şirin bir köy. Kafelerinde keyif yapın çünkü hep yamaçlardan aşağı bakacaksınız. Ancak tepeye ulaştığınızda sizi bir botanik bahçesi karşılayacak. Normalde buradan tüm Eze yi izleyebiliyorsunuz ve duvar kenarlarında gördüğünüz görüntülerin çizimleri var size aşağıdaki noktalar hakkında bilgi veriyor. Sis yüzünden tek yakalayabildiğim bu oldu.





Bu arada gitmeden araştırma yapmıştım aşağıdaki binanın sağ tarafında bir restoran var. Orada yenmeliymiş manzara nefis diye ama o gün pek de değildi...

Gelelim Botanik Parka yani Jardin botanique d'Èze  . Her ne kadar Fas ta gördüğüm kadar büyük kaktüslerle karşılaşmasam da yine de çok güzel çiçekler ve enteresan kaktüslerle karşılaştım burada.
Bu heykeller Jean-Phillippe Richard  tarafından yapılmış ve hepsinin anlatmak istediği şeyler var.





Anais;
“Tanrıça olarak, cesaret bile edemem,
Denizkızı olarak, yapamam,
Kadın olarak, benim”
Rose;
“Sessiz sözler,
Eğer mutluluğu bilmeseydim,
Sana ve sana yeterli olmaya bakardım”
Melisande;
“Kim beni hayal etti,
Kim beni yarattı,
Kime evet dedim”
Botanik bahçesi gezilmesi gereken yerlerden umarım siz gidince manzara da çok net belli olur...


Şehrin içinde gezerken   yukaı doğru ilerledikçe Church Notre – Dame – de l’Assomption  u  görüyorsunuz. Ki bu kilise köyün en eski binalarından biri kesinlikle. Yolunuza devam edip bir meydana ulaşıyorsunuz ki bu meydanda da Eze den Birinci Dünya Savaşına katılıp geri gelmemiş insanların isimleri yer alıyor. Buna benzer bir yapıyı Nice de de görmüştük. Sonrasında tırmanmaya devam edince Botanik Parkı görebilirsiniz.



Şanslı günümüzde idik. Antika arabalarla bir yarış vardı. Bu insanlar bu arabaların sahipleri değilmiş, arabaları kiralayarak bu etlinliğe katılmışlar biz de böylece bu hareketli ortamda enerjimizi toplayıp bir iki antika arabayı yakından görme şansına eriştik. 
Şehirde dükkanların önünde enteresan süsler var. Ben bu domuzcuklara bayıldım mesela. Bir de kendime oradan kurutulmuş lavanta demeti aldım. Bu demetler halen evimin bilumum köşelerinde duruyor ve kokuyor. Özellikle bitki özlü sabunları da meşhur buranın ancak ben tercihimi lavanta demetinden yana kullandım...
Şehrin içini gezip sonunda uzun süredir o bölgede faaliyet gösteren Fragonard ı gezdik. Gezi için bilet alıyorsunuz ,saatinizi bekliyorsunuz ve biri size ingilizce olarak parfümün nasıl yapıldığından tutun da nasıl kullanılması gerektiğine kadar bilgilendiriyor. Elbet ücretsiz ancak çıkışta satış bölümüne uğruyorsunuz. Gezin derim ben çünkü ben parfümlerinin kokusunu seviyorum.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALBA...İTALYA KASABALARI-4-

IVREA PORTAKAL FESTİVALİ Şubat 2017

MİLANO...Bir Çok Kez...