CANNES- NİCE- MONTE CARLO Mart 2016 - Mayıs 2016






Mart ayı geldi ve gezi sezonu açıldı. Bir cumartesi sabahı yola koyulup pazar gece dönüş planı ile Cannes-Nice- Monta Carlo yapacağız. Normalde her gün İstanbul dan THY uçağı ile Nice e ulaşım mümkün. Havaalanı da şehre çok uzak değil. Sahilde oturursanız rahatlıkla uçakların iniş çıkışını görebilirsiniz, o derece yakın.

İlk durak CANNES....

Turist Ömer ruhun şad olsun....

Şirin ve çok tatlı bir kasaba. Bir de sahildeki parkta oynadıkları oyunları seyretmesi çok zevkli bir sahil kasabası diyeceğim. Küçük şirin ve belli çok zengin...
Öncelikle park yerinden sahile doğru yürürken meşhur günlük pazarına rastladık. Marche Forville (öğleden önce pazarı). Avrupa da neredeyse her meydanda sabah erken saatlerde her gün pazar kurulur, pazar günleri hariç. 





Pazar günleri de bazı meydanlarda bit pazarı kurulur ki şanslıydık ki bir cumartesi günü sahilde bir bit pazarına denk geldik.

Sabahtan yola çıktığımız için burada sahildeki bit pazarını da görmüş olduk.







La Croisette meşhur liman. Şansımıza tekne fuarı vardı ve hayatımda görmediğim lüks tekneler limanda  idi. Fuar olmasa da sanırım böyle tekneler yanaşıyordur buraya. Hayat teknede güzel valla...

En büyük hayal kırıklığını o müthiş ödül töreninin yapıldığı Grand Auditoryum binasını görünce yaşadım. Bana çok küçük ve gösterişsiz geldi. Burada insanlar kırmızı halı fotosu çektirmişler bloglarda görmüştüm ancak ben kırmızı halıyı görmedim.









Meşhur Carlton oteli de görüp sahil turu attık ki deniz oldu mu sahil keyfi yapmadan olmaz değil mi? Denemedik ancak araştırdığımızda bahçesinde meşhur heykeller olan bu otelin bahçesini gezmek için dahi para ödendiği yazıyordu. Mevsim dışındaki tarihlerde olur da gitmek isterseniz uygun fiyatlara kalınabiliyormuş, uygun göreceli bir kavram tabii.


Sahilde gezerken bizdeki emekli amcaların oturup tavla oynaması gibi onlarında oynadığı bir oyun var. Kuralını çözemedim ama belediyenin bu oyun için özel parkurlar yaptığını görmek çok güzel, onları izlemek de güzeldi.




Sahilin o güneşli halini yaşayıp parkını gezdikten sonra denizi karşınıza alıp sağa doğru ilerlediğinizde meşhur duvar resmi olan binayı göreceksiniz. Fransa da bu tarz duvar resimleri çok meşhur. Bu binanın sağından yukarı doğru çıkan yolu takip edip eski şehri gezerek yukarıdaki kaleye 
doğru çıkmalısınız. Hem eski şehri gezer hem balkonlardaki çiçeklerin ortama kattığı güzelliği yaşar ve yukarıdaki kaleye çıkarsınız. Şehir oradan çok güzel gözüküyor. Muhakkak denemelisiniz. 










Şehirde yukarıya doğru çıktıkça daha çekici hale geliyor. Aşağıdaki itici zengin yaşamdan daha sakin bir yaşama çıkıyorsunuz...

Biz sevdik sanırım siz de çok seveceksiniz...

NİCE....

Fransız Rivierasının başkentidir Nice. İngilizlerin de yaşadığı hatta onların nice ( hoş güzel) anlamında kullandığı terimden türemiştir. Yunanlılar tarafından kurulmuş, daha sonra Romalılar ardından İtalyanlar ve en son Fransızlara ait olan bir şehir. Baharda gezin derim nisan ekim arası. Çok fazla tarihi eser yoktur Nice de ancak gezilmesi yaşanması çok güzel bir şehirdir. En güzel yapılardan biri Aziz Nicholas Rus Ortodoks Kilisesi dir. 






1912 yılında açılan ve Kızıl Meydanda bulunan Aziz Vasil Katedraline benzeyen Aziz Nicolas Rus Ortodoks Kilisesi Moskova Patrikhanesine bağlı bir kilisedir. Batı Avrupa’nın en büyük Ortodoks katedralidir aynı zamanda. 
Birkaç yazıda girmenin pek mümkün olmadığı yazıyordu ama o gün giriş yapabildik. Şansımıza mı denir ne denir cenaze vardı o gün katedral açıktı...

Nice ile ilgili aklımda kalan ve kalacak olan en önemli şey o muhteşem sahil ve hafif dalgaların taşlara çarparken çıkardığı ses olacak. Huzur işte bu... Güney sıcağı ,evlerin renkli uyumu ,sahildeki gençler  insana enerji veriyor. Sahildeki caddenin adı Promenade Des Anglais ( İngilizlerin gezinti yeri ); anlatılana göre bir dönem hasat kötü gitmiş işçiler işsiz kalmış. O dönemde orada yaşayan ingilizler yaşamın devam edeceği işi üretebilmek için yaptırmışlar bu caddeyi. Palmiye ağaçları bir yanınızda deniz öbür tarafta... Biz hem Mart ayında hem de daha sonra ekibi büyütüp Mayıs ayında gittik. Fotolar her iki seferden  hava durumu mayısta serin deniz sevenlere uygun. Çok soğuk değil serin, yanlış anlaşılma olmasın....






Sahil boyu yürürken sağ tarafınızda eski şehri göreceksiniz. Arada bir sokaktan dalıp gezmeye devam ederseniz Vieux Nice ı gezebilirsiniz. Hatta gündüz vakitleri şu meşhur  çiçek ve meyve sebze pazarı Cours Saleya ' yı , mağazaları görebilirsiniz ( Nice de 7000 üzerinde mağaza varmış, alışveriş cenneti). El işi pazarını akşam üzeri gezin derim. Güzel şeyler var. Mevsim elverirse bu meydanda  restoranlar  masa ve sandalyeleri dışarı atıyor ki gelsin keyifli akşam yemekleri...




Eski şehrin içine doğru ilerleyince bir meydan geliyor ki otaya yolunuzun çıkmaması mümkün değil. Massena Meydanı. 1832 yılında yapılmış bir meydan burası. Şehirdeki tüm büyük etkinlikler bu meydanda yapılıyor. 





 1956 yılında açılmış  Güneşin Çeşmesi anlamına gelen Fontaine du Soleil yer alıyor. Etrafında mitolojik Merkür, Venüs, Dünya ,Mars ve Satürn bulunuyor. Ortada ise mitolojide müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin  yani her şeyin tanrısı  Apollon bulunuyor. Meydanın etrafında ise kendine has kırmızı tonları ile binalar yer alıyor. 






Ayrıca çocukların eğlendiği su fıskiyelerinin olduğu Promenade du Paillon  görülmeye değer. 

Rosetti Meydanı çok canlı . Şehirleri gezerken en sevdiğim bu meydanları gezebilmek.  Nice katedrali burada bulunuyor. 





Notre Dome de Nice ....Bu Paris teki Notre Dome kilisesinin bir kopyası. Aynı gül penceresi burada da var. Gotik sanatın belirtilerinden olan gül penceresi güneşli günlerde kiliselerin içinde ışık oyunları yapıyor ve gün doğumunu renklendiriyor.




Otelimiz Nice in yeni şehir tarafında olduğundan aslında gezimize oradan başladık. Torino gibi renklerden uzak bir şehirden buraya gelince insanın içine ışık doğuyor, evler daha canlı renklerde...
Aslında kaleye çıkış çok kolay. Sahil boyunca ilerlediğinizde yerde  güneş saati göreceksiniz. İşte o saatten yukarı baktığınızda kaleyi ve çıkış merdivenlerini görebilirsiniz.  Çok yüksek değil zaten çıkılabilir. Ancak biz buruna varmadan aradaki dağ yolundan yukarıya çıktık. Trekking yaptık sanki yol biraz uzadı tabii ama sonunda planda yokken Parc de la Collire   du Chatteau yu bulduk. Aslında bu parka kale çıkış merdivenlerini orada bir asansörle çıkıp inebilirsiniz biz daha sonra keşfettik. Parka çıkıp bir dinlenme molası verin derim bize iyi geldi... Şehri buradan da gözlemleyebilirsiniz.

Parka çıkış yolu bu küçük limanın hemen yanında






Parktan aşağı inişte asansörü kullanmadık yürümek çok güzel... İnerken de kaleyi bulmuş olduk.1557 yılında yapılmış bir su deposu aslında, şehrin tüm su ihtiyacı buradan karşılanıyormuş.  Fotoğraf ile ilgileniyorsanız yeriniz gün doğumunda veya batımında burası... Benim ki acemi işi cep telefonu ...















Son Durak....
MONTE CARLO

Cumartesi sabah yola çıkıp pazar akşam dönerseniz ve bu tura Cannes, Nice ve Monte Carlo yu eklerseniz sonuçta hepsinde çok vakit geçiremezseniz elbet. Ancak Monte Carlo da  biz zaman geçirmek istemedik. Şehri kısaca gezip  Casino önündeki başında bekçi bekleyen ama o arabalarla fotoğraf çekmek isteyenlerin kuyruk oluşturduğu, ben böyle bir araba hiç görmedim diyeceğiniz çok  lüks inanılmaz lüks bir yer. Dağlık arazi olduğundan genişlemeyi başaramamış  olan  şehir  yerin içine ve göğe doğru uzanarak yaşanılacak mekan elde etmiş.Şehrin en tepesinde neredeyse 50 katlı binalar var.  Nice in o sıcak havasından sonra 5 yıldızlı binalardan oluşmuş bir şehir çekici gelmedi... Gittim mi gittim işte demek için uğranabilir, bence bu kadar....




Unutmadan....

Bu  bölgelerde ulaşım için Tıklayın...





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALBA...İTALYA KASABALARI-4-

IVREA PORTAKAL FESTİVALİ Şubat 2017

MİLANO...Bir Çok Kez...