BARCELONA 23 NİSAN 2016

 DAİMA CANLI ŞEHİR....

Başlıktan da anlayacağınız  gibi çok canlı bir şehir. Hatta gelen turist sayısının azalması için çalışmalar varmış. Doğrudur muhtemelen çünkü bir cumartesi günü kırmızı ışıkta karşıya geçebilmek çok zor. Öyle ki karşıya geçene kadar ışık sönüyor. Savaş alanı gibi. Üstelik şehirde yeme içme ya da alışveriş hiç de ucuz  değil.


23 Nisan 2016 Barcelona ya ayak bastığımız gün. İstanbul üzerinden gitmediğimiz için uçak bilgisi veremeyeceğim. Ancak Hava alanında 2 adet terminal var. T1 ve T2 terminalleri. Türk Hava Yolları T1 terminalinde. Bu terminallerin altından metroya bağlantı var. Şu an ücret 4,5 Euro . Ancak metrodan daha kullanışlı bir sistem gelişmiş. Kapının önünde 5 dakikada bir otobüsler kalkıyor. Ücret 5.90 euro. Şehrin  ana meydanlarında indiriyor. 3 ana durak dışında durmuyor. Ancak metrodan daha güzel. Öncelikle şehir gezisi yapıyorsunuz. Binerken sizi 2 eleman karşılıyor ve şehir haritasını verip yardımcı oluyor. Bileti ön kapıdan binip şoförden alabilirsiniz. ( Unutmadan 20 euro üzeri kağıt para otobüste geçmiyor) Ancak hava alanının içindeki bilet ofisinden de bilet alabilirsiniz. Orada kart dahi geçmekte. Kocaman dosya kağıtlarında biletler veriyorlar.


Unutmadan otobüste telefonunuzu şarj edebilirsiniz ve ücretsiz wi- fi dan yararlanabilirsiniz.


Şehir nisan ayında epey sıcak ama güneşten ayrılıp da gölgeye geçtiğinizde hava ciddi serinliyor. Hele akşamları daha kalın giyinme ihtiyacı hissedebiliyorsunuz. Buna hazırlıklı olmanızı tavsiye ederim. Gündüz deniz kenarında güneşlenenleri akşam restoranlarda sobaların yanında ısınmaya çalışırken bulabilirsiniz.


Bir de şehrin kalabalıklığı nedeniyle sürekli hırsızlık uyarısı yapılıyor. Başımız böyle bir şey gelmedi ama biz bu bilgiden ötürü çok da dikkatli davrandık belki de. Ancak şehirde pasaportla gezme mecburiyetiniz yok. Bu çok önemli. Tüm resmi evrakların fotokopisini yanınızda taşıyın , orjinalleri otel odanızda kasaya kilitleyin.






Geziniz hafta sonuna geliyorsa cumartesi pazar ın o şehir için bir festival olup olmadığını kontrol etmeye çalışın. Çünkü cumartesi şehre gittiğimde Saint Jordi günü idi ve her yerde kitap ve gül satışı vardı. Şehrin yaşayanı da turist geleni de orada olunca araçlar bile hareket etmiyordu. Yani böyle bir durumda otobüs turu yapmak pek olası değil.







Ayrıca otobüs turu demişken, şehirde 2 adet Hop on-Hop off turu var. Ancak birinin rehberlerinin içinde Türkçe var. Çok da iyi anlatımları var. Ayrıca bir bilet ile 3 ayrı rotada tur yapmanızı sağlıyor ve bu 3 tur bazı noktalarda kesişiyor. Aman dikkat duraklar kesişiyor ancak rota renkleri duraklarda işaretli. Kırmızı ve mavi rotalar kesişiyorsa bu iki rota durağı arasında 10 metreye kadar mesafe olabiliyor karışıklık engellensin diye. İnerken görevliye sorun ki problem olmasın.


Bilet almak için tıklayın...


Şehirdeki gezi planınızı yapıp giderseniz ki her yeri içi  dahil görmek istiyorum derseniz biletlerinizi gitmeden internetten alın derim. Guel parkına sabah 10 da gittik ve giriş için bize 6 saat sonranın biletini sundular. Sagra da familia da ise akşam 18.30 a bilet verdiler.  O yüzden  yukarıdaki linke tıklayarak biletlerinizi alın derim.

Şehrin en ünlü ismi bugünlerde Messi. Ama onu olur da dikkate almazsak şehrin Unesco tarafından koruma altına alınmış  7 eserinin  sahibi Antanio Gaudi. Zaten Gaudi de 8 eser yapmış ve sadece 1 i listede değil.

Antonio Gaudi Kimdir?


1825 yılında bir bakırcının oğlu olarak dünyaya gelmiş. Aslen Katalan kökenli ve yeni sanat akımın öncüsü. Üniversiteden mezun olurken onun enteresan bir adam olduğu hocaları tarafından da belirtilmiş. Onlar bile bir akımın öncüsü olacağının farkındalarmış sanırım. Çocukluğunda bile oyun oynamaktan çok doğayı izlemeyi seven bu adam yapılarında da insan kemikleri, ağaç dalları veya çiçekler  neredeyse doğayı yapılarına işlemiş. Ancak yaptığı eserlerin değerleri zamanında pek anlaşılamamış. Casa Mila yı  yaptıran sahipleri  ne biçim ev diye düşünüp oturmaktan vazgeçmişler önce. Casa Battlo ise kemiklerin evi diye anılıyor. O yapı zamanında mimari yarışmalara katılmış ama hiç ödül alamamış. O zaman ödül alanlar dururken şimdi bu ev Unesco nun dünya miraslarından biri. Ama Gaudi nin en büyük şansı Guell ailesi ile tanışmak olmuş. Çünkü bugün ki eserlerin bir çoğu onların kendisine verdiği destekle ortaya çıkmış.


Sagra da Famiglia en büyük eseri. Zaten onun uğruna da ölmüş denebilir.



Sagra da Famiglia


1881 yılında yapımına başlanmış ancak mimarı 1 sene sonra hayatını kaybettiğinde bu kilise Antonio Gaudi nin ellerine verilmiş. Gaudi İncil'deki her ayetin bir noktada tasvir edilmesini hedeflemiş. O zaman bile bu kilise en iyi ihtimalle 10 yılda biter demiş ancak 40 küsur sene ölene dek uğraşmış ama bitmemiş. O zamanlar bu kilisenin bitmemesine sebep para imiş. Hatta başka işlerinden kazandıklarını Gaudi bu işe yatırmış. Yetmemiş tanıdıklarından yardım toplamış. Hatta tulumu giyip kendi işe soyunmuş. Bir akşam üzerinde tulum , eserin biten kısmına karşıdan bakmak için yola çıktığı sırada bir tramvay çarpmış. Onu çok fakir bir sokak yaşayanı zannederek devlet hastanesine götürmüşler. Sonrasında da o daha özel bir hastaneye gitmeyi reddetmiş ve 3 gün içinde hayatını kaybetmiş. Kilise girişi Hz. İsa nın doğumu ile başlar ve arka kapısı ise ölümüyle  son bulur. Arka kapıdan baktığınızda insan kemiklerini fark edeceksiniz.






Sonunda 18 çan kulesinin yer alması hedeflenen katedralde ; kulelerden 12’si havarileri, dördü ise dört İncil yazarını simgeliyor. En yüksek kule İsa’yı, ondan biraz daha alçak olanı da Meryem’i temsil ediyor.Bittiğinde en yüksek kulenin üzerinde ışıltısı asla sönmeyecek bir hac bulunacak. Ama kulelerin yarısından azı bitirilmiş. 


Kilise doğuda Doğuş (Nativity), batıda Tutku (Passion) ve güneyde  İhtişam (Glory) adında üç cepheye sahip.Girişte göreceğiniz ilk cephede kamerayı yakınlaştırdıkça göreceğiniz figürler inanılmaz başarılı. Her kıvrım bir ayrıntıya odaklanmış. 
Tutku cephesi ise İsa’nın çarmıha gerilişini,     İhtişam cephesi de, Tanrıya giden yolu temsil ediyor

                                     

Her yıl Eylül ayında festival döneminde katedralin ışıklı şovunu izleyebilirsiniz.  Biz şahit olamadık ama internetteki en iyi video bu. Ama bu şova gerek kalmadan da karşıdan bakmaya doyamayacağınız ve nasıl böyle 100 yılı aşkın bir kumdan kalenin durduğuna inanamayacağınız katedral İspanyolların sahip olduğu en büyük Gaudi mirası. Ancak katalan kökenli bir mimar olan Gaudi tarafından yapılan eser Katalanlar için bir ispanyol değil Katalan eseri. Yani Barcelonalıların.

                                               Bu videoda da kilisenin içi çok iyi çekilmiş..
Fark edeceğiniz başka bir nokta ise Gaudi nin yaptığı kısım ile sonradan yapılanlar arasındaki fark. Ön taraftan bakınca yarım kalan yerin tamamlanmış kısmı çok bariz farklı. Zaten şu an kilisenin bitmemesinin sebebi para değil. Çünkü içeri girerken ödediğiniz paranın yarısı kiliseye yarısı şehre gelir olarak gidiyor. Ana sebep Gaudi nin planlarındaki çizimlerin makine yardımıyla ne yazık ki yapılamaması ve yapacak sanatçıların da bulunmasının çok zor oluşu. Gezerken göreceksiniz taşlar kayalar o kadar doğal yerleşmiş ki sanki kumun içinden o kilise doğdu da sonradan yıkılan yerlerini onarıyorlar.
Bir de unutmadan...

İngiliz The Alan Parsons Project grubu, 1987 yılında Gaudi  ye ithaf etikleri progresif rock türünde bir albüm çıkarmışlardır. Hatta albümün çıkış parçasının adı da La Sagrada Familia dır.




                                      

Ben ancak dışarıdan gezebildim ama bu bile inanılmaz mutlu etti. Bir daha ki sefere deyip ayrıldım.







Park Guell



Gaudi nin en hayranlıkla ama uzaktan izlemek durumunda kaldığım ikinci eseri burasıdır. İçerisini gezebilmek için 6 saat beklemek gerektiği gişeden bildirilince , acaba bu insanlar nereye doğru yürüyor deyip parkın içine attım kendimi.Hani Cem Yılmaz 'ın bir esprisi var "Kıyıdan kıyıdan yanaşarak"  aynen öyle .... Dokunabilmek yerine gözlemleme hakkını  kullanırsanız ne sıra ne de saat beklemenize gerek kalmıyor. Ancak programı daha düzenli hazırlar da biletleri   internetten alabilirseniz  daha yakından gözlemleme şansınız olabilir.



6 saati duyup da meşhur banka oturamayıp uzaktan bakabilen bizlerin hali...
Parkın 220 m  uzunluğu ile dünyanın en uzun sabit bankı olma özelliği ile rekorlar kitabında olan bankın hikayesi farklı kaynaklarda farklı anlatılıyor. Bir bilgiye göre çok zengin aileler için hazırlanan bu site için çok özel seramikler sipariş edilmiş ancak geldiğinde hepsi kırık çıkmış. Gaudi bu kırık seramikleri değerlendirerek bu bankı yapmış.  Bir diğer bilgiye  göre ise bu seramikler Casa Battlo için gelirken kırılmış ve bu metot öyle oluşmuş. parkın 1910 ama Casa Battlo nun 1907 de yapıldığı düşünülürse sanırım ikincisi daha doğru.






Gaudi okuldan mezun olurken onun iyi bir mimar mı yoksa deli bir mimar mı olduğu üzerine bir konuşma geçiyor törende. Ancak buna verdiği tepki şahane benim mimar olduğumu düşünüyorlar. Doğa aşığı bu adam " Akıl hocam önümdeki ağaç" diyerek yorumluyor eserlerini. Park Guell de 60 evlik bir site yapılmaya çalışılırken 2. evin bitimiyle kimsenin kek ve pastalara benzer evlerde oturmak istememesi  üzerine inşaat duruyor ve devlete teslim edilerek park haline geliyor.

Bu bankın olduğu kısım ise pazar yeri olması planlanan bir nokta. Altta sütunların üzerine kurulduğu için bu alana çok az sayıda ziyaretçi alabiliyorlar sanırım ki bu nedenle bilet bulmak çok kolay olmuyor.


Gaudi nin Evi

Bu arada parkın içinde Gaudi nin evi bulunuyor. Yanına kadar girebiliyorsunuz ama buranın da girişi için epey beklemek gerek. Gaudi için başka bir mimar tarafından yapılmış bu binada Gaudi nin eşyaları ve heykeli sergileniyor.


Ayrıca tepede ise Guell Sarayı bulunmakta.


Casa Mila


Gaudi bu evi sanata meraklı bir politikacı olan Pere Mila için yapar.  O zamanlarda zenginlerin evlerini mimarlara yaptırmaları bir gösterişmiş. Ancak Gaudi evi bitirdiğinde alay konusu olmuş. Doğal taşlarla yapılmış bina bu nedenle tamamen renksizdir. Ayrıca taş yığınına benzediği için La Pedrera adını almıştır. Bugün haritalarda hem Casa Mila hem de La Pedrera ismini görebilirsiniz.

Binanın balkon demirleri yosunlara benzetilmiş ve binanın deniz dalgasını andıran bir  görüntüye sahip olması sağlanmaya çalışılmıştır. Hatta o kadar dalgalı bir binadır ki o dönem yönetiminin çıkardığı sorunlardan ötürü binanın inşaatı uzun sürmüştür. 1984 yılında Unesco tarafından dünya mirası kabul edilmiştir.














Casa Battlo


Casa Batllo, Antoni Gaudi’nin 1877′de inşa ettiği eseridir. 1877 yılında inşa edilen bina 1905- 1907 yıllarında yeniden tasarlanıyor. 


Casa Battlo yu incelediğinizde evin her an hareket etmeye hazır canlı bir heykel olduğuna inandım ben ve Casa Mila ile kıyasladığımda bir şahane.



Gaudi’nin diğer şaheseri olan Casa Mila ile karşılaştırılan Casa Batllo da muazzam bir mimari harikasıdır. Bir 19. yüzyıl evinin yeniden tasarlanması ile yapılan bina peri masallarındaki gibi bir dış yüze ve etkileyici bir iç kısma sahiptir. 1898 – 1906 yılları arasında birbirine bitişik üç ev ünlü mimarlar tarafından yeniden inşa edilmiştir. Bu evler Cadafalch’ın yaptığı “Casa Amatller”, Montaner’in eseri “Casa Lleo Morera” ve Gaudi’nin çalışması olan “Casa Batllo”dur.




Benim gibi dışı ile idare etmek zorunda kalırsanız neyi kaçırdığınızı bilin....











Bu evlerden üçü de modern tarzda yeniden inşa edilmiştir ve en ünlüsü Casa Batllo’dur. Balkonlarında kemik görünümlü sütunlar vardır ve üst katları kafatası görünümlü parçalar içerir. Casa Batllo’ya “House of Bones” (Kemikler Evi) denmesinin nedeni budur.

Evin sahibi Josep Batllo 1934 yılında öldü ve evin 1940 yılında ölümüne kadar eşi tarafından kullanıldı. 1954 yılına kadar ev ailenin çocukları tarafından kullanılır ve sonra Seguros Iberia adlı bir sigorta şirketi Casa Batlló’yu ofisler kurmak için satın alır. 1970 yılında bir yenileme daha yaşayan binada evin iç odalarında bazı değişiklikler yapılmıştır.

1993 yılında, Casa Batllo şimdiki sahiplerince satın alındı. İki yıl sonra, 1995 yılında, Casa Batlló farklı etkinlikler için kendi imkanları ile kiraya verilmeye başlandı.Binanın  2500 metrekare kullanım alanı vardır. Zaten bina önden baktığınızda çok dar küçük gibi gözüküyor ancak alan içeri doğru uzayan bir yüzölçümüne sahip. Ayrıca arada bir avlu yapılmış ve bu avlu yapılış şekli ile tüm dairelerin ışık almasına olanak sağlayacak şekilde tasarlanmış.



MUSEU DE LES IL-LUSIONS

İlizyon Müzesi. Kapısında bekleme durumu yaşamayacağını tek müze sanırım burası. Çok enteresan bir yer değil ancak oğlum  İskoçyadaki müze gibi zannedince girmek istedik. Eğlendik ama muhteşem  ancak illa görülesi bir nokta değil. Çocuklulara tavsiye olunur.
Bu arada hava alanından otobüsle şehre giderken size harita veriyorlar ya da masadan alıyorsunuz. Otobüs kapılarının yanında otobüs içinde de bulunduruyorlar. Bu haritaların içinde indirim kuponları var. Bu müzeye ait olanı kullanabilirsiniz. 

Bu indirim kuponları şehrin her yeri için elinize bir şekilde geçiyor. Bu otobüsten ya da hopp on hopp off lardan ama şehirdeki tüm önemli noktaları gezebilmek istiyor iseniz biletlerinizi önceden alın derim çünkü bilet bulamıyorsunuz. İnternetten de pek ucuza alamıyorsunuz zaten ama şehir artık turist istemediği için fiyatların bu kadar uçuk olduğunu da belirtmek gerek. Çünkü şehir turizme uygun mevsimlerde gezilebilecek gibi değil.




LA RAMBLA

La Rambla caddesi Barcelona şehrinin en merkezi cadddesi konumundadır. Bu cadde güneyde sahil ve Kristof Kolomb heykeli ile bitmekte, kuzeyde ise Katalunya meydanı ile son bulmaktadır. Yaklaşık 2,5 km uzunluğunda bir cadde burası açık hava müzesi gibi. Cadde üzerinde sağlı sollu önemli noktalar , cafe ler ve restoranlar bulunuyor. Ayrıca hediyelik eşya alımlarınızı da bu cadde üzerinden yapabilirsiniz. 







La Rambla nın sonundaki Cristoforo Colombo  heykeli
Bir aslan gördük mü bu pozu vermek gerek...

Kristof Kolombo heykeli 1492’de Amerika’ya yaptığı ilk seyahatinden Barselona’ya dönüşü simgelemektedir. İsterseniz asansörle üstüne çıkıp etrafı izleyebilirsiniz. Kolombo denizi işaret etmektedir.


Bir de La Rambla da yürürken meşhur Kapalı Şehir pazarını göreceksiniz. Denize doğru ilerlerken sağda 10 metre kadar içeride ama kaçırma şansınız yok. Meyve sularını denemeniz gerek ben bayıldım. Elinize  bir meyve suyu alın ve pazarda gezmenin keyfini çıkarın. Baharatları da çok ilginç, gerçi bizimle baş edemezler ama incelemeye değer. 



Çekmeyin lütfen yazmışlar ama ben çektikten sonra fark ettim. Elimde bir bu var....




Girdiğiniz kapıdan çıkın derim çünkü bir çok kapı var ve nereye çıkıyor dediğinizde cevabım hiç bir yere olur. Biz denedik arka bahçe gibi yerler.

Bir de La Rambla üzerinde denize doğru sol tarafta bir bina var, eskiden  şemsiye yapılan şimdi ise şemsiye ile işaretlenmiş bir bina. 







Sadece bir konuda hayal kırıklığına uğradım. Gitmeden önce her baktığım yazıda veya izlediğim video da cadde üzerinde her 3 metrede bir canlı heykeller olduğu söyleniyordu. Madridden daha güzel olduğuna dair duyumlar alınca daha heyecanlanmıştım. İlk gün malum kitapçılardan dolayı onlara yer kalmamıştı ancak 2. ve 3. gün sadece 6 heykel görünce şok oldum. Artık Barcelona canlı heykelleri ile değil restoran ve kafelerin dizdiği masalarla anılacak bir Rambla Caddesine sahip. Beklediğim bu değildi ama açık hava müzesi gibi yürümesi çok güzel.










PLAÇA REIL


Eğer yemek yemek için Rambla caddesini seçerseniz daha zevkli bir noktayı tavsiye ederim, Plaça Reil. Restoranların olduğu ve ara ara gençlerin dans yada akrobasi gösterileri yaptığı, arzu edersniz atıyım şu çantayı bir tarafa çökeyim bir yere diyebileceğiniz ve dinlenebileceğiniz muhteşem bir meydan. 2 gece de burada yemek yedik. İlk gece KABUL Restaurant a gittik. Ve tapas denemeleri yaptık. Deniz ürünleri tercih ettik ve muhteşem lezzetliydi tavsiye ederim. İkinci gece deneyelim dedik ve Tobogan isimli  başka bir restorana gittik ki daha şık , daha pahalı ama daha lezzetsiz bir yer olduğuna karar verdik. Tabi lezzet tartışılır bir konu. 

Bir de La Rambla nın sonunda inerken sol köşede bir yer var ki orası da muhteşem. Üstelik hızlı. Portal De La Pau. Zaten köşeye inin biri sizi masalar burada diye yoldan çeviriyor. Burada da sokak müzisyenlerini dinleme şansınız olabilir. 
Meydanın girişi buradan, kalabalıktan kaçırabilirsiniz..



2. günün sonunda otobüsün tüm güzergahını ( 3 bölge ) tamamlamış ve 20 km yi aşkın yol yürümüş bir ekibin yemek öncesi pozu
COMP NOU

İspanyanın en önemli takımlarından biri olan Barcelona Futbol Klubunun stadı. Katalanca yeni saha anlamına gelen bu stad sadece bir stad değil. Bir müze veya alışveriş merkezi diyebilirsiniz. İnanılmaz güzel bir müze yapılmış. Sanki akşam maç var da siz de maça bilet bekliyorsunuz gibi bir sıra var inanılmaz. stadı gezmeye gelip de sırayı görüp olur da geri dönerseniz diye bahçeye girişte satış stantları kurulmuş. Hatta o standın satış fiyatının neredeyse 3te biri ya da 4 te biri fiyatına alabileceğiniz başka bir satıcı da stadın kapısının yanında satışta.





Müze girişi eh ucuz değil 24 euro. Ama oynanan maçların çimlerini kaldırıp çerçeveleyen ve üstüne koleksiyon çim olarak ciddi fiyatlarla satışa sunan bir takımdan girişin ucuza sunulmasını beklemek yersiz değil mi? Evet resimlerini de koyduğum koleksiyonlar satılıyor. 








Ama stadın içinde gezebilmek ve tarihi hakkında bilgi almak çok güzel. Bir de şanslıyız yanımızda futbol üzerine kitap yazacak eşim olunca gördüğümüz her karakterle ilgili bir maç anısı öğrenmiş olduk. Hatta Messi ile takımın ilişkisi enteresan. Sanki aile bağı gibi. Müzenin her yerinden Messi fışkırıyor...

Benim futbolla alakam pek yok ama geze bildiğime çok sevindim. Tavsiye ederim.


                                                                         

POBLE ESPANYOL


Poble Espanyol, Barselona’nın Montjuic Tepesi’nde yer alan  bir açık hava müzesi.  1929 Evrensel Sergisi’nde İspanya’nın mimari zenginliğini yansıtmak amacıyla yapılmış , ülkedeki  binaların  ve ülkenin sahip olduğu değişik mimari yapıların bir arada görülebileceği çok güzel bir açık hava müzesi. Gezerken elinize çok güzel bir harita alıyorsunuz ve bu sayede gördüğünüz binaların özelliklerini  inceleme şansınız olabiliyor.  Doğal ölçüsündeki köyde tüm İspanya’daki 110 dan fazla  ünlü ve özel binanın kopyasından oluşmakta olup bu evler zamanın ünlü mimar ve sanatçıları tarafından yapılmıştır. Bir yılı aşkın sürede inşa edilen mini kasaba  yapılırken sadece uluslar arası sergi için olacağı düşünülüp 6 ay kalmak üzere yapılmıştır. Fakat daha sonra gördüğü yoğun ilgi nedeniyle kalıcı olmasına karar verilmiştir. Poble Espanyol’da 1980’lerin sonunda bir yenileme çalışması yapılmıştır.









Kapıdan girer girmez haritanızı alabileceğiniz bir açık ofis sizi bekliyor ve elbette evlerin dönemine uygun bir mimaride...















Köyün ana meydanında kafeler  bulunuyor,  sokaklar ve ara yollarda her türlü el sanatlarıyla ilgili atölye ve satış yeri yer almaktadır. Ben buraya bayıldım. Gezmenizi tavsiye ederim. Hani göremediğim yerler var ama burası ilaç gibi geldi....
Canınız çekerse kuru fasulye burada. Adı da kuru fasulye....







Üstelik çok canlı hareketli bir yer. Ayrıca ana meydandaki restoranlarda kuru fasulye satılıyor. Yurt dışında ilk defa gördüğüm bir nokta...









Buradaki binalar ispanya da bulunan binaları mimari özelliklerine göre sınıflandırarak yapılmış, gezmesi ve fotoğraf çekmesi eğlenceli. Bu nedenle fotosu çok.



PLAÇA D'ESPANYA

Plaza Espana Barselona nın ikinci büyük meydanı. İtalyanın her şehrinde, her küçük kasabasında muhakkak bir Via Roma varsa kesinlikle İspanyanın da tüm şehirlerinde bir plaça  D'Espania var. Kesinlikle görmeye değer, ancak biz orada çok zaman geçiremedik hem mümkün olan her yeri görmeye çalışıyorduk, hoş bu kısa sürede mümkün değil hiçbir özel yere giriş bileti bulamasanız bile. Bir de deniz nehir oldu mu bizim sahilde 2 saat geçirmemiz gerek. Unutmamalı. Cuma ve cumartesi akşamları Plaza Espanya nın önündeki fıskiyelerde klasik müzik eşliğinde su gösterisi yapılıyormuş ki biz 2 dakika yanından geçerken görebildik.Siz planlarınızı daha iyi kurabilirseniz bunu izleyin derim çünkü her blogda bahsediliyor.


Montjuïc Tepesinin yamacında konumlanan Plaça d'Espanya, 1715'te darağacı Ciutadella'ya taşınana dek kamuya açık infazların gerçekleştirildiği bir alandı. 1915 yılında mimar Josep Amargós tarafından tasarlanarak bugünkü adını alan meydan, asıl hedef olan 1929 Dünya Sergisi'ne ancak yetiştirilmişti. Venedik' teki San Marko Bazilikası'nın çan kulesi kopyalanarak, 1929 Sergisi için inşa edilen, 47 metrelik ikiz kulelerin yer aldığı alan, bugün kentin önemli ticari fuarlarına ev sahipliği yapıyor. 















MNAC





Biz tepeyi gezmedik. Ancak otobüslü şehir turu ile geçtik kale ve çevresi çok güzel ama Poble Espanyol tercihimiz oldu.Malum güneşli bir nisan gününde şehri yaşamak daha güzel geldi...



ARENAS DE BARCELONA

1900 lü yıllarda yapılmış olan bu stad yalnız ve unutulmuş kullanılmayan bir yapı iken artık üzerine bir kubbe oturtularak bir nevi ticaret merkezi haline getirilmiş. Tam kulelerin karşısına denk gelen "Arenas de Barcelona", 1900 yılında Mudéjar tarzı tuğla işçiliği ile inşa edilerek Plaça d'Espanya'daki yerini almıştı. Katalanya bölgesini pek sarmayan boğa güreşi aktivitesi nedeniyle yıllardır atıl durumda bekleyen Arena'nın sonunda bugünkü halini almış. Çatı katında ziyaretçilerin kullanabileceği bir teras da mevcut.






PLAÇA CATALUNYA

Catalunya bölgesindeki en büyük meydanlardan biri. Şehri gezmeye giderseniz görmeme şansınızın olmadığı bir meydan. Gittik mi tabii ki. Bir de meydanda güvercinler olunca bizim kaçırma şansımız yok. Turlarda 2 şey önemli. Akın suya doğru gidiyor nehir deniz fark etmez. Tayfun besleyecek hayvan bulsun. Kuşlarla kendini kaybedebiliyor.Ayrıca muhteşem papağanlar var burada. Seviyorsanız burada 1 saat oyalanabilirsiniz. 







PORT OLİMPIC

Yanımızda Akın varken bizi deniz çekiyor malum burası da çekti. Doğrusu Akın ı deniz beni de kahve çekti desem. Açık havada şemsiyelerin altında hafif serinlikte oturup dinlenmek için ideal bir yer tamamen kafe ve restoranlardan kurulu. 












KISA NOT.....

Sokaklarda kaybedin kendinizi zaten otobüs turu yaparsanız kaybolabilirsiniz. Barcelona bir açık hava müzesidir. Keyfinize bakın...


























Muhtemel termometre rekoru bu binaya ait. La Rambla nın paralel caddesi hemen girişte görürsünüz...




Turkish Airlines ı da gördük...


















ŞİMDİDEN İYİ EĞLENCELER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALBA...İTALYA KASABALARI-4-

IVREA PORTAKAL FESTİVALİ Şubat 2017

MİLANO...Bir Çok Kez...