TORİNO AĞUSTOS 2015 den beri....

İtalyaya 2014 de bir tatil planladığımızda Torino yu listeye bile koymamıştık. Herkes gibi bizim de aklımıza hemen Roma Floransa Venedik aaa  bir de Pisa geldi. Milan bile listeden çıktı. Ama işte o gezide yolumuz İtalya ya düşse demiştim İspanyol Merdivenlerinde otururken, ne güzel olur ama Torino aklımda bile yoktu...

Şu an burada yaşıyorum ve her daim bu sayfaya bir şeyler ekleyeceğim eminim özellikle yakın kasabalardan. Daha önce yazdığım Ivrea da bir Torino kasabası zaten.

IVREA

2015 yılının da neredeyse her gün hatta bazen günde 2 uçuş vardı ancak bugün sadece cumartesi, pazar ve pazartesi uçuş var. Bu çok net değil çünkü her an günler değişiyor. Yakında Torino ya gelmek için muhtemel önce Milan a uçmanız gerek...

Torino İtalyanın başkentliğini bir zamanlar yapmış olan ve epey kral çıkarmış bir şehir. Tam İtalyan olduğunu söyleyemem biraz Fransız durumu var çok sıcak sayılmazlar. Hatta İtalyanlar arasında biraz burnu kalkık olarak nitelendirilirler ama her İtalyan gibi çok konuşuyorlar o kesin ve bir de yüksek volumda...

Ekim 2015 de ailem bizi ziyarete geldiğinde canım babam...

Burada tarihi mekan çok ama ben ençok meydanlarını ve müzelerinin bazılarını seviyorum. Mesela ilk  defa halka açılmış Parco del Valentino ( Valentino Parkı) burada. Sincapları besleyebildiğiniz, içinde kocaman bir kalesi hatta sarayı olan , her daim insanları koşarken , köpeklerini gezdirirken, bisiklette veya hava güzelse çimlerde yayılmış biralarını yudumlarken görebilirsiniz. Hemen dibinden akmakta olan Po  ise sessiz sakin ilerleyen ve bu nedenle de Kürek ve Kano sporuna çok uygun olan nehrimiz.




Bu Parkta minicik bir şelale akar ve daha sonra sinema müzesinde de bahsedeceğim tarihten videolar bölümünde o mini yapım şelale yüz yılı aşkın zamandır orada. Kimse dememiş ki yıkıp yenisini yapalım. Parkın içinde biraz yukarıda 12 ayı temsil eden bayanların heykelleri var.


Tüm ihtişamı ile tepeden bakıyor. Güzel bayanlar ayın ısısına göre giydirilmiş.  Bir de müthiş şirin bir kale var içinde.



Parkın güzel yanlarından biri de şu. Tüm etkinlikler neredeyse parkta oluyor. Meşhur maratonlar oradan başlar, bisiklet yarışları veya ülkelerin yemeklerinin sergilendiği ve satıldığı yemek müzeleri. Hafta sonları kano yarışlarını köprü üzerinden seyredebilirsiniz. Kısacası şehir etkinlik ve spor şehri.



Yeşil ayrıca. Şehirde yaşayan her insana en az 7 ağaç düşüyor. Torinoda ki ağaç sayısını düşünün. Parkta yeşilin o kadar çok tonunu görebilirsiniz ki hele sonbaharda....
Bir seferinde de araba tanıtım ve satış fuarı yapmışlardı. Canlı yani...



Buradan çıkınca karşınıza Umberto köprüsü çıkar. Üzerinde muhteşem heykellerin olduğu bir köprü. Köprüden karşıya baktığınızda minik bir meydan ve meydanda bir heykel göreceksiniz. Ayyıldızlı bayrak var heykelde diğer 3 bayrakla beraber. Piazza Crimea adını verdikleri meydan bu ismi Kırım dan almış Bu heykel Kırım savaşındaki müttefikler için yapılmış.




Eğer park çıkışında sağa köprüye doğru değil de düz ilerlerseniz nehir kenarından başka bir  güzelliği yolun karşısında tepede görürsünüz,Monte Dei Cappucchini.

Gece görüntüsü
Nehrin karşısından yürüyüş sırasında böyle gözüküyor...



Akşam karanlığında masmavi ışıklandırılan  görüntüsüyle muhteşemdir. Özellikle yılbaşı yani italyanların Natali dönemlerinde.   en büyüğe rastlarsınız. Yaklaşık 1 km ileride solunuzda sizi Avrupanın en büyük meydanı karşılar Piazza Vittorio.

Tarihte nasıl ise pencereler bile değişmemiş...



Sağınızdaki köprüden geçerseniz de Katolikler için çok kıymetli kiliseyi, Gran Madre yi görebilirsiniz.



Gran Madrenin önünden Piazza Vittorio Veneto. Yüzümüz çıksın dedik güneşe döndük.
 Belirteyim buranın aralık güneşi , donuyoruz ama...

Kışın kocaman boş bir meydan olan Vittorio aylardan Nisana gelip de havalar ısınınca canlanır. Hafta sonları sanki şehrin hepsi buraya akmış gibi olur.Ağustosa kadar. 15 Ağustos meşhur festaları. Fabrikalar kapanır iş yerleri tatil yapar yani bildiğiniz dükkanlar tatile gider. Tam 15 ağustosda açlıktan ölürsünüz de şehri bilmiyorsanız açık yer bulamazsınız. Bu piazza Vittorio da o gün sokağa çıkma yasağı var gibi olur. O hafta böyle devam eder sonra eylül gene canlanır şehir.  Akşam yemeğini bu meydanda yerseniz aynı zamanda canlı dans gösterilerine ve müzik şölenine şahit olabilirsiniz. Eğlencelidir. Burada yemek yiyin derim. Manzara müthiş her gece...


Piazza Vittorio dan devam ederseniz Via Po ya (Via cadde demek) gelirsiniz bunu devam ederken farkedeceksiniz ki sutunların altından yürüyorsunuz. Öncelikle şehir genelde yağmurlu artık yeşil mi yağmur çekiyor yağmur mu yeşili bilinmez, haziranda ceviz büyüklüğünde dolu ile karşılaşabilirsiniz ki arabamızda o yağıştan kalan çukurlar var. Bu sütunlu yollar kraliçe yollarıdır. Her gelen kral ve kraliçe eskisini istemem bana başka yapın deyince tabii  şehrin önemli noktaları bu yollarla dolmuş. Yani Torino yağmurda bile ıslanmadan gezebileceğiniz bir şehir. Ama siz yağmurda yine de gelmeyin.

Bu yolu devam edersek yolun sonunda tekrar bir meydana çıkacağız ancak yol üzerinde sağdaki sokaklardan birine saparsanız ki muhtemel tabelada yazar (Mole Antoniella olarak )  Sinema Müzesine ulaşırsınız. Tarihi kocaman bir bina ve Eifel e benzer bir yapıyla beraber. Bu bina sinema müzesidir. Kostüm, dekor , afiş ve film çekim taktikleri gibi  bir çok  ayrıntıyı bulabileceğiniz bu müze gezilmeye değer kesinlikle. Antoniella Mole 167.5 metre boyunda bir yapı. İlk olarak 1878 yılında yapımına başlanmış amaç bir Sinagog yapmakmış ancak hiçbir zaman sinagog olarak kullanılmamış. Burada müzeyi gezebilir ya da gezmeden Mole nın zirvesine çıkarak şehri seyredebilirsiniz. Ya da her ikisini yapabilirsiniz. Yani bilet alırken bunlara dikkat. Bir de hafta sonu gelir de müzeye girmek isterseniz iyi havalarda çok kuyruk görebilirsiniz ancak o sadece Mole ye çıkmak için olan kuyruk yanılıp beklemeyin. Müze kapısı her zaman müsait olur yada üç ya da beş kişi...




Mole de çıktık ilerlemeye devam ediyoruz geldik tekrar çok büyük bir meydana. Piazza Castello adından da anlaşıldığı gibi merkezinde minnak bir kale bulunduran bir alan. Kale aslen şu anda Plaza Madama müzesine ev sahipliği yapar. Kale görünümlü tarafında merdivenlerde patenlerle kaydıklarını görebilirsiniz. Plaza Madama tarafındaki meydan her daim gösterilerle doludur. Çok eğlencelidir. Natali dönemleri meşhur 24 pencereli çukulata kutularına benzer kocaman bir sahne ve devasa görüntüsü ile ışıklandırılmış yılbaşı ağacı yer alır burada. Tam karşınızda is Torino Kraliyet Sarayı bulunur. İçerisini gezebilirsiniz ancak bana gezdin mi derseniz gezmedim. Eski saraylar bana göre değil...






Bu alan meşhur bir kaç caddeye de bağlanır. Bu arada şu an Torino nun kalbindesiniz yani her yer size aynı uzaklıkta bulunuyor. Öncelikle Plaza Madama nın tam karşısında Via Garibaldi yi görebilirsiniz. Burası kahvenizi yudumlayabileceğiniz,alışveriş yapabileceğini ve şansınız yaver gider de gününde orada olursunuz gösterilere, sergilere ve her türlü sürprize ev sahipliği yapar. Siz de benim gibi kahve seviyor ama buranın ekspressosunu pek güzel bulmuyorsanız bizim ağız tadımıza en uygun kahveye burada Cafe Americano  diyorlarki ekspresso+su+süt ile yapılıyor. Ama şöyle iyi bir kahve içiyim yoruldum derseniz Garibaldide 400 metre kadar ilerde solda   illy kafe yi göreceksiniz. Orada americano için hem ucuz hem de işte o kahve!!. Tam tersini yapıyor çok kahve az ilave su...

Garibaldi de ilerlerken sağ tarafa doğru kahverengi bir tabela göreceksiniz Porta Palazzo adı ile. Burası haftada 6 gün sabah 8.30 öğlen 13.30 saatleri arası açık olan Avrupanın en büyük açık hava pazarı. Her türlü sebze meyve peynir et balık aklınıza ne gelirse bulabilirsiniz. Cumartesileri  ek olarak 2. el pazarı, organik köylü pazarı eklenir. Piazza Della Republicada kurulur bu pazar. Merdanda kasapların bulunduğu kapalı bir pazar bir de balıkçıların yer aldığı balıkçı pazarı var.

Pazarın ne kadar büyük olduğunu görebilmeniz için bu fotoğrafı buldum...



Garibaldiye dönelim devam edersek çok ilginizi çekmez ama yine bir meydana çıkıyoruz biraz yolu var. Bu meydan enteresan bir dönem şehrin tüm negatif elektriğinin bu meydanda toplandığına inanıldığı için herkes o çevrede evlerini ucuza satmış mekanı terk etmiş. Ancak buna inanmak istemiyorum sanırım şehir efsanesi. Ancak Torino yeraltı şehri gezisi yaparken de bundan bahsettiler o dönem burada olmak varmış...

Bir de meydanda illy cafe var tavsiye ederim çok şirin ve ferah bir yer...
Anneli kızlı kahve keyfi..
Piazzo Castelloya geri dönelim. Caddeyi karşıya geçerseniz iki yol görürsünüz. Bir kraliçe yolları ile bezeli şehrin alışverişinin, en ünlü markaların merkezi Via Roma. Via Roma çok uzun bir cadde ve sonunda şehrin büyük tren istasyonu Porta Nuova ya çıkıyor. Ancak bu yol tam ortadan tekrar büyük bir meydanla ayrılıyor. Piazza San Carlo  en sevdiğim...




Bu meydanda Piazza Vittorio gibi hem gösterilere ev sahipliği yapıyor hem de sıcak dönemlerde dışarı masalarını çıkaran kafelerle canlanıyor. Buradakiler daha çok kafe modunda ama yemek de yiyebilirsiniz.


Piazza San Carlo da yüz yılı aşkın çalışan pastane ve kafeler bulunmakta.
Cafe San Carlo ve Cafe Torino en meşhur olanları...


Yemek demişken ufak uyarılarda bulunmak gerek. Bu şehirde her yemeğin bir saati var. 12-15 arası öğlen yemeğidir. Üçe 10 kala restorana oturamazsınız yemek için. Ama sadece bir restoransa ve kahve servisi yapmıyorsa zaten sizi oturtmazlar kepenkler bile kapanıyor. Az sayıda restoran var saatli çalışmayan. Etaly bile kapatıyor mutfağı...
Akşam yemeği de restoranda 19.30 da başlıyorsa 19.25 de giderseniz kapıda beklersiniz. Adamlar kurallarla yaşıyor. Şu an o kadar da çarpmıyor ama ilk zamanlar fena saçma gelmişti.

San Carlo ya gelince Mısır Müzesi ne de gelmiş sayılırsınız. Bir sokak arkada kalıyor.  Bir blogda "Bu kadar mumya bu müzede ise Mısırda mumya kalmamıştır" diye okumuştum, katılıyorum. 6500 ü sergilenmekte olan 30000 üzerinde eser mevcut müzede. Gezerken başınızı yukarı doğru kaldırırsanız girmeniz yasak olduğu katta raflarda dili epey bir eser göreceksiniz.  Dünyada Kahire dışında sadece Torino da bir Mısır Müzesi var. Aslen Mısırlılar eserleri geri istemekte ama Torino nun Mısırda sahip olduğu araziden elde edilen eserler bunlar. Dolayısı ile herşey torinonun. Aslen her daim kalabalık olur müze hatırlatalım pazartesi kapalı.  Müzeye Thomb  of Kha  ile başlıyorsunuz. Bu camdan yapılmış bir tabutla sergilenen bir mumya.1906 yılında 500 ü aşkın nesne ile bulunan mumyadır kendisi. Bu müzede bebek mumyalar, hayvan mumyaları.... ne ararsanız var...

Mısır Müzesi Sayfası...



Gelelim  Torino nun en güzel müzelerinden birine. Dünyanın en büyük otomobil fabrikalarının bulunduğu bir şehir burası. Hatta FIAT ( Fabbrica Italiana Automobili Torino ) ın T si bu şehirden geliyor. Şehrin büyük çoğunluğu öyle ya da böyle bir otomobil fabrikası çalışanı ile ilişkili. Müzede 80 matka ve 8 ülkeden (  İtalya,Fransa,İngiltere,Almanya,Hollanda,İspanya,Amerika ve Polonya) araçlar bulunmaktadır. İçeride size otomobil dünyasının yıl yıl, ülke ülke gelişimi gerilemesi çok da güzel anlatılıyor üstelik seçim size ait. Belgesel bölümleri deniyor buna. Arabalardan üretilmiş eşyalarla sunumlar, araba motorları kısmı, geçmişte çekilmiş tüm araba reklamlarını izleyebileceğiniz videolar. 18. yy dan bugüne arabaların tüm evrimini görme şansınız var burada.
Eski Fiat fabrikası şu an fuar merkezi olarak kullanılıyor ve Lingotto da bulunuyor...





Sizinle bulduğum bir yazıyı paylaşmak isterim. Araba tutkunlarının sanırım hoşuna gidecek...



Enzo’nun Hikayesi
Enzo, araba yarışlarını izlemeyi hobi edindiğinde henüz 10 yaşındadır. Sene 1908. Günümüzün ehliyet alma yaşı olan yirmilerine geldiğinde ise Torino’da bir araba fabrikasına test sürücüsü olarak giriyor. Kısa zaman sonra Milano’da küçük bir otomobil firması olan CMN‘de yarış otomobili sürücülüğüne geçerek pistlere adımını atıyor. 
Ve sonra aynı görev için Alfa Romeo‘ya…
Kariyeri güzel ilerliyor ve onu Alfa Romeo’da yarış bölümünün müdürlüğüne kadar yükseltiyor. 41 yaşına geldiğinde artık kendi işini yapmasının vakti geliyor ve ulusal havacılık kurumuna hizmet veren bağımsız şirketini kuruyor.
Kurduğu bu şirket II. Dünya Savaşı‘nda yıkılıyor fakat iki yıllık bir aradan sonra 1946 yılında otomobil tasarlamak ve üretmek için yeniden inşa ediliyor. Doğduğu şehirde, Modena’da.
Enzo, ilk olarak yarış pistlerinde tanıtacağı otomobiline soyismini veriyor. Ferrari.
Ve logosu, şaha kalkmış at.
Aslında bu logoyu ilk olarak İtalya’nın I. Dünya Savaşı kahramanlarından savaş pilotu Francesco Barraca uçağının gövdesine boyuyor.
Barraca, uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybediyor. Aristokrat ailesi, Enzo Ferrari‘nin bir yarışından sonra oğluna ait olan şaha kalkmış atı şans getirmesi için arabasına koymasını istiyor. Ve şaha kalkmış at Ferrari oluyor.

Torino merkezde görebilecekleriniz  eğer bir iki gününüz varsa bu kadar. Olur da  çocukla gelmişseniz bir iki gün de fazlanız varsa iki yer önerim daha var. Biri Zoom Torino yani hayvanat bahçesi. Biz çok beğendik genelde hayvanlar serbest ve çeşitli gösteriler var. Örneğin penguenlerin beslenmesini izleyebilir, zürafa besleyebilir,  Kırmızı panda ve devasa kirpileri görebilirsiniz.  Biz çok sevdik hava güzelken arada gitsek mi diyoruz çünkü içinde göl olan çok büyük bir alan, göl etrafında götürdükleriniz  ile piknik yapabilirsiniz. Yırtıcı kuş gösterisinin saatlerine bakın ve kaçırmayın.....




JUVENTUS MÜZESİ...

Juventus spor klübünün sahasının hemen altında bulunan bu müze futbol meraklıları için görülmeye değer. Ancak Barcelona daki Camp Nou yu gezdi iseniz buranın müzesi biraz yavan gelebilir size. Burada müze ve saha gezisi iki ayrı biletle ağlanıyor. Saha gezi saatini kendinize uygun alabilirsiniz yarım saatte bir var ancak biletinizi aldığınız saatte kullanmanız gerek bilginiz olsun. İngilizce anlatım yapılmıyor bu nedenle  İtalyanca bilmiyorsanız Audio almanızı tavsiye ederim ama futbol meraklısı iseniz ki bizim yanımızda ayaklı bir ansiklopedi  olduğundan biz gerek duymadık. Ukalalık da yapıyım biraz italyanca da anlıyoruz artık...




Kolajda Memory yazılı resimde 29 Mayıs 1985 de yaşanan Heysel Faciası nda hayatını kaybeden  39 kişinin  isimleri yer almakta. İngiliz holiganların arada bariyerde olmamasından yararlanarak Brükselde italyan taraftarlara saldırması sonucu oluşan arbedede bir duvar yıkılmış, bu duvarla teller arasına sıkışan  biri belçikalı 38 i italyan 39 taraftar hayatını kaybetmiştir. Bu olaylar sonrası takımlar maça çıkmak istememiş ancak maç yapılmıştır. Bu olaylar sonucu Heysel Stadyumunun adı değiştirilmiştir. Enteresan bir ilave yapıyım. O dönemde UEFA ingiltereye 2 yıl Liverpool a 3 yıl maçlardan men cezası vermiştir ancak dönemin başkanı Demir Leydi ( Margaret Thatcher) bu sürenin hak ettiklerinden çok daha az olduğunu belirterek İngiltere ye 5 yıl ve Liverpool a 6 yıl ceza verilmesini sağladı.



Ortadaki beyefendi çekilsin diye 40 dakika bekledim ama olmadı. Malum Juventus kupaları...


Diğer mekan ise Avventura Park. Linkini paylaşıyorum. Çok eğlenceli . Üstelik korkabilirsiniz 5 yaşındaki çocuğum bunu yapabilir mi diye inanın kurallar kati. Yapabilecekleri kadarına izin veriliyor ve güvenlik kontrolü müthiş. Bu yaşımdayım beni bile doğru mu takıyorum diye kontrol ediyorlar. Yok böyle bir eğlence..

PARCO AVVENTURA





Size şimdide iyi gezmeler ama ben daha epey bir ilave yaparım çok yakında....

Trenle İtalya Ulaşım...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALBA...İTALYA KASABALARI-4-

IVREA PORTAKAL FESTİVALİ Şubat 2017

MİLANO...Bir Çok Kez...