İSVİÇRE ...GLACİER 3000M...9 NİSAN 2017

BÖLÜM 1... NİSAN 2017

İsviçre Alpler de muhteşem kasabaları olan bir ülke. Ama ülkeyi bir iki cümle anlat derseniz sanırım yeşilin binlerce tonunu, ne kadar temiz olduğunu ve ülke insanlarının kuralları çiğnemek ne demek böyle bir kavramdan habersiz olduğunu söyleyebilirim. Trafikte hız sınırlarının değiştiğini bir anda hepsinin yavaşlamasından ya da hızlanmasından anlıyorsunuz. Kimse de ben aradan kaçıyım demiyor. Anlaşıldığı gibi ben bayıldım gelelim turumuza...

Hafta sonu yaptığımız ilk turda 1 gece konaklamalı bir plan hazırladık. Cumartesi sabahı Torino dan yola çıktık 3 saati biraz aşan bir yolculukla Galcier e tırmanacağımız kasabaya geldik.  Minik bir kasaba çok da güzel ama yanıltmasın yolu devam edip tepelere doğru ilerlemek gerek çünkü biz zirveye çıkan teleferiğe doğru gidiyoruz. Aslen bizim gibi gezmeye gelen çok az insan var öyle ki insanlar kayak kıyafetleri ile telleferiğe bindiğinde ki 100 kişilik aletten bahsediyorum  bizim gibi giyinen 4 kişi vardı zaten üçü biziz. 2 aşamalı teleferikle yukarı çıkılıyor ancak burada şunu açıklamak gerek. Burası bir kayak merkezi ve bu nedenle aldığınız teleferik binişleri tek seferlik değil. Dağın zirvesinden kayarak gelenler buradan tekrar zirveye çıkıyor. Bu nedenle bizim zirveye çıkışımız 154 euro tuttu. Çok mu çok ama bir daha ne zaman zirvede asma köprüde yürüyebilirsiniz ki..Ama açıklayalım her şeye biniş bedava. Yani telesiyeje binin 5 tur atın dağlarda.  Zaten İsviçre gördüğüm en pahalı şehir. Otel konaklamada vergi bile daha pahalı.


Küçük bir anı da paylaşmak isterim gişedeki kadını algılamakta çok zorlandım. Dedik ki iki yetişkin bir çocuk, yaşını sordu 13 dedik. İngilizcede evet bazen 13 ile 30 karışabiliyor ama çocuğun 30 olmadığı aşikar bize 30 mu diye düzeltti. Yani karşınızdakinden çok da fazla bir yardım beklemeyin.



Teleferik iki aşamalı. İlkinden bir kayak noktasında inip ikinciye tekrar bilet okutup çıkıyorsunuz yani biletleri kaybetmemeniz yararınıza olur. Burada da bir bilgi paylaşayım. Eğer teleferikle etrafı görmek istiyorsanız ya ilk binen olup camın dibine geleceksiniz ya da kapının dışında bekleyip kalkıyor zili çalarken son binip camdan izleyeceksiniz. Aksi takdirde çok fazla yer görmeniz mümkün değil. Mesela ben cam kenarında olamadığım için 3000 metre zirveden serbest kayarak asfalta kadar inen kayakçıyı bu sebeple çekemedim. O kadar rahatlar ki kayakta adam asfaltın dibinde durdu kayakları çıkardı teleferiğe doğru yürüdü.

Bu notlardan sonra zirveye vardığınızda bildiğiniz kayak merkezine geliyorsunuz. Yukarıya doğru PEAK WALK ( Zirve yürüyüşü) yazısını takip ederek merdivenleri çıkın. Ve asma köprüyü göreceksiniz. 107 m uznlupunda ve 80 cm genişliğinde bir köprü bu ve zirvenin 2 noktasını birleştiriyor. Rahatsız eden bir salınması yok ancak bazen kalabalıklaşıyor ve fotoğraf çekmek isterken yol tıkanıyor o dönemde biraz salınım yapıyor ancak güvenlik önlemleri alınmış durumda.
Bu köprüye giderken yolda hemen sağ tarafta paraşütlerini açan kayakçılar göreceksiniz ki hazırlandıkları yerler ve hazırlanış şekiller bile bana inanılmaz zor geldi ki kendilerini en alt noktaya kadar bırakıyorlar. En beğendiğim videoyu paylaşacağım sizinle.

Zirvede 2 nokta arasını bağlayan asma köprü inanılmaz güzel. Uçlarda 3 adet ayarlı dürbün konmuş. Bir lira falan atmadan etrafı izleyebiliyorsunuz ve gördüğünüz dağın hangisi  olduğu ayrıca da yüksekliğinin kaç olduğu ekranda yazıyor. Kafanızı sağa dönüyorsunuz kış kar, sola dönüyorsunuz yaz gelmiş yemyeşil dağlar. Donmuş göller. Görüntü muhteşem.

Sanırım burada söylenecek çok söz yok resimler anlatacak güzelliği.


Glacier 3000 den ayrılarak internette 2014 yılında İsviçre nin en güzel kasabası seçilmiş ve Avrupa da muhakkak görülmesi gereken 12 köyden biri olduğu belirtilen Gruyeres köyüne gidiyoruz. 52 km mesefa var ve 1 saatten uzun sürüyor çünkü dağ yollarını kullanıyorsunuz.



Gruyeres çok şirin bir kasaba. Saane nehri yanında 800 metre yükseklikte bir tepe. Meşhur gravyer peynirinin doğduğu yer deniliyor. Bu kasabaya araba ile giriş yasak hemen yakınında bir otopark var oraya bırakıp yürüyorsunuz. Bir de peynir fabrikası var ziyaret edilebilir ancak sadece mayıstan eylüle açık. Çukulata Fabrikası ve çukulata treni var çocuklarla gelirseniz gezebilirsiniz ama kasaba  ve kale bence yeterli .

ÇUKULATA TRENİ


Aslında çok güzel doğa yürüyüş rotaları var ben bu bilgileri de paylaşacağım sizinle. Aşağıdaki linkte ana sayfasında bu rotalar gösteriliyor. Gruyere yi tanımak için kurcalamak gerek...

GRUYERE...



Çok güzel bir kalesi var gezmenizi tavsiye ederim. Size girişte gezdiğiniz odaları anlatan bir ingilizce anlatım veriliyor ki pek faydalı.



Odalar mümkün olduğunca korunmuş. Belli ki eski olan mobilyalar var. Yemek masasından tutum da gördüğünüz tüm eşyaların genelde yapım yılı verilen kağıtta yazmakta. Örneğin yemek odası beni hayran bıraktı. Tüm duvarlar resimlerle dolu. Yani direk duvar boyanmış. Kapıların tamamı yağlı boya resimlerle dolu. Ve çok iyi korunmuş.
Odalardan birinde duvarda Kale nin kronoljisi bulunmakta.
Yani Kale gezilesi bir yer muhakkak ben çok zevk aldım.

Bahçesinin manzarası muhteşem kendinizi fotoğraf çekmekten alamıyorsunuz. Yeşil , kar , evler harika. Hafta sonu etkinliği yapan İsviçrelileri bu kalenin etrafında bulunan minik yürüme yolundan aşağı bakarken görüyorsunuz. En çok gördüğümüz dağlardan ya da uçaktan paraşütle atlayanlar ve planer uçaklarla uçuş yapanlar oldu.


Kaleden aşağı inerken 2 müze var biri Tibet müzesi diğeri de HR Giger müzesi. 1980 yılında Alien filmi ile Oscar kazanan Gigere adanmış bir müze ancak girmek istemedik biz. Yalnız fotoğraf çekmek  hakkı sadece müzeye girenlere ait olduğundan fotoğrafını çekemediğim Kemiklerden oluşmuş kafece müzeye girerseniz kahve için derim. Müzeye girmeyeni kafeye almıyorlar bilginize...Ben müzenin linkini paylaşıyorum....

HR GİGER MUSEUM


TİBET MÜZESİ


Köy İsviçre köyü değil de biraz İtalyan köyü havasında daha betonarme sadece. Ancak şirin mi evet çok şirin. Kafeler, restoranlar şehri dolduruyor. Fondü yü yemek olarak peynirle yapıyorlarmış ve yemek gerekirmiş. Ancak kafede yanımızdakiler söylediğinde gelen koku bizi bitirdiği için biz  bu çeşit bir yemeği tercih etmeyeceğimize karar verdik. Ama bilemem restorandan mı bizden mi bu durum.
 Sonra kasabanın alt ucuna doğru bırakın kendinizi yeşilliklerin arasından otoparka ulaşın.

Akşam yemeği sonrası kalacağımız yere doğru yola koyulduk. Standart bir otelde değil de Bühl 3 olarak isim almış bir aile oteline geldik. 3 odaları var. Bildiğiniz süt çiftliği burası sabah 5 suları kalkarsanız sütlerin nasıl sağıldığını görebiliyor hayvanlarla bir arada olabiliyorsunuz. Ama belirteyim otele ayakkabı ile girmek yasak kapıda ayakkabılar çıkıyor isterseniz sunulan terliklerden alabilirsiniz. Tek kötü yanı ortak banyo olması ancak banyo kapısı tam bizimkinin karşısında olunca biz bundan çok da rahatsız olmadık. Çok temiz bir mekandı.


Sabah kahvaltı alırsanız size saat soruluyor ve kahvaltıyı kaldığınız binanın tam karşısında çiftlik sahibinin mutfağında yiyorsunuz. Ben çok uzun zamandır böyle bir süt içmedim. Bizi hemen çocukluğumuza götürdü o lezzet. Zaten tüm gün o otlaklardaki inekten de anca bu süt olur. Sınırsız kahvaltınız var istediğinizi yapıyorlar.


Kahvaltı sonrası farkettik ki bu köyün yakınlarındaki restoranlara kahvaltıya gelen İsviçreliler buradan sonra köyler arasında yürüyüş yapıyorlar. İneklerin çan seslerini ve kuşların cıvıltılarını bu manzarayı da yanınıza alıp yürüyüş yapmalısınız. Ancak baştan belirtmek isterim çok güzel yerler ama ülkemin de böyle köyleri var birileri kurcuklamaz ise ebediyen güzel kalacak olan.


Yola çıktık hayran hayran baka baka yaklaşık 1.5 saatten sonra Lauterbrunen e geldik. Burada otopark bulmak biraz sorun. Girişteki istasyonun altında bir otopark var. Son anda biri çıkınca bilet bulabilip girdik. Ama olur da burası dolu ise Kilisenin yanında da bir açık otopark mevcut bilginiz olsun.

Burası da yavaş yavaş çıktığınızda bir çok dağ köyü olarak bulacağınız ve zirvesinde kayak merkezi Schiltorn u  barındıran bir kasaba ancak bira büyük bir kasaba. Tekrar hatırlatalım Schiltorna çıkmak isterseniz teleferikler çarpı 2 oluyor malum kayak merkezi farkı.

Biz daha kısa bir tura bilet aldık önce Mürren sonra oradan Stechelberg ve ardından tekrar Mürren. Toplam 80 frank tuttu. Shiltorn adam başı 65 di. Biletleri kaybetmeyin herşeye bunlar kullnaılacak tekrar almak istemezsiniz sanırım.

Önce teleferikle arada bir kasabaya geldik ama çok kasaba gibi değilde dağ eteğinde kafesi olan bir yer. Hep barber teleferikten indik ve kimi kafeye giderken biz trenle Mürrene yola çıktık. 15 dakikalık bir tren yolu ile işte benim için Gruyeres den çok daha güzel bir köye geldik. Mürren..




Elinizi uzatsanız ilerdeki dağdan bir parça kar alabileceğinizi düşündürecek kadar muhteşem manzaralarda kendimizi o kadar kaybederek saatler geçirdik ki şu an hepimiz kırmızı burun geziyoruz. Çok enteresan bir yer burası . Güneş sizi yakıyor 20 derecenin üstünde ama önünüzden kayak malzemeleri ile ayaklarında  kayak ayakkabıları ile insanlar geçiyor teleferikle kaymaya gidiyorlar. Tepenizde paraşütlerle gençler yamaçta süzülüyor kuş sesleri muhteşem ve bu kalabalığa rağmen insanların sesleri yok gibi sakin. Şu an bayıldım ama herhalde bir kaç ay yaşasam bayarım...


Restoran  olarak canınız nereyi isterse nerenin manzarası hoşsa. Çünkü her halükarda pahalı da olsa tabaklar doyurucu geliyor bilginiz olsun. Ama epey tuzlu yaşam burada.


Yürüyüş yapmayı seviyorsanız köyün her yerinde tabelalar var ki buralardan ne tarafa yürüyebileceğiniz ve hatta kaç saat süreceği bilgisi de verilmiş. Gerisi size kalmış. Biz biraz ilerledik ve yürüyüş sırasında bulduğumuz dağdan gelen çaya bayıldık. Derim ya hep su bizi çekiyor.

Bir bilgi daha paylaşayım, indiğiniz istasyondan trene binip dönemiyorsunuz en azından bendeki biletle. Ama nereye giderseniz gidin sanırım bu böyle. Yani aynı yoldan dönmek yerine çember çizdirerek size daha fazla gezi imkanı sunuyırlar. Mürren de yolun sonuna doğru bir teleferk istasyonu daha var. Oradan hem Schiltorn çıkışları yapılıyor hem de aşağıya dönüşler. Buradan Stechelberg inişini yapabilirsiniz. Etrafınıza bakın dağlarda minik aslen minik değil ince ama çok yüksek şelaleler göreceksiniz. Teleferikten inince saatte 1 tane hep on kalalarda bir otobüs ile Lauterbrunene dönebilirsiniz. Ancak yol 4.4 km ve varsa vaktiniz yürüyün derim. Üstelik yolun karşısında bir yürüme yolu var yol boyunca öğleden sonra gölge oluyor ve epey bir şelale görebiliyorsunuz. Biz yürümeyi tercih ettik ve çok da mutlu olduk.


Üstelik yürüyüş sırasında buranın karavan parkını da görmüş olduk.

Aracımıza binerken geçen iki günün ne kadar güzel olduğunu düşündük. Taki dönüş rotamızda hata olduğunu ve geldiğimiz yoldan döneceğimiz için en fazla 3 saat dediğimiz yolun 5 olduğunu fark edip   eeee bu kadar güzelliği dengelemek lazımdı yorumuyla eve döndük.

Biz dağ köylerini gezmeye devam edeceğiz ancak tren kısmını çözünce onu da sizinle paylaşacağım.
Bernini ekspresinin yılın her ayı ilk pazar günü 29 franklık aile turu yaptığını öğrendim. Bu konuyu da öğrenip paylaşacağım. Çünkü normalde 2 kişi 129 frank.

Sevgiyle kalın...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALBA...İTALYA KASABALARI-4-

IVREA PORTAKAL FESTİVALİ Şubat 2017

MİLANO...Bir Çok Kez...