CENOVA...EKİM 2015

İlk olarak Ekim 2015 de bu şehre gittiğimde çok da beklediğim gibi bulmadım. Avrupa nın en güzel şehirlerinden biri olarak nitelendirilen bu liman şehri aslen liman şehri olmasından sanırım biraz kalabalık ve eski ritmini kaybetmiş bir  yer. Ben bayılmadım ama sonra  baktım ki bu yorumu yapmalarının  nedeni yakınlardaki küçük kasabalar. Cinque Terre gibi muhteşem sahil köyleri evet gezilecek yerler ancak şehir çok cezbedici değil.

Şehir ismini aslında tarihte epey duyduğumuz Cenevizliler den alıyor. Bir de çizme şeklindeki italyanın diz kısmında olduğundan italyanca da diz anlamına gelen bir sözcük olduğu da anlatılıyor ancak ben  böyle bir sözcük bulamadım açıkçası.  Liguriya bölgesinin en büyük şehri olduğundan bölgenin başkenti sayılıyor. 2004 yılında Avrupa Kültür başkenti seçilmiş şehir,  zaten her hafta sonu muhakkak bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Ancak belirteyim İtalyanların en büyük özelliği habire bir faaliyet yapmaları.


Şehir mezarlığında MÖ. 5. yy a ait mezarlar bulunduğundan şehrin kuruluşunun bu yıllara dayandığı düşünülmektedir. Liman şehri olmasında ötürü sanırım epey el değiştirmiş ve 12. yy a gelindiğinde İtalya Denizci Devletlerinden biri olmuş. Akdeniz in en büyük donanmasını kurmuşlar hatta Ege ve Ortadoğu da Haçlı Seferleri sırasında topraklar almayı başarmışlar. Cenova aslen Kutsal Roma Germen e bağlı bir yer olmasına karşın şehri hep zengin ve güçlü aileler yönetmişler. Dönemin zenginleri  kazançlarının bir kısmını şehre aktardıklarından şehirde çok değerli  saray niteliğinde yapılar var ki zaten gösteriş dönemin en sosyetik olayı .Hatta tarihte adını Barbaros Hayrettin Paşa ile yaptığı savaşlardan çok duyduğumuz meşhur Andrea Doria da Cenovalıdır. 18. yy da  Napolyon un hakimiyetine giren şehir 19. yy da İtalya nın hakimiyetine girmiş.


Cenova  aynı zamanda Kristof Kolomb un memleketidir. Kristof Kolomb un evini şehirde görebilirsiniz ancak Galata Deniz Müzesi bünyesinde Kolomb ile ilgili bir çok döküman ve eser bulunmakta. Müze ismini İstanbuldaki Galata dan almakta çünkü Galata semti bizzat zamanında Cenovalılar tarafından kurulmuş bir semt. Zaten Cenova nın renkleri ve kuruluş şekli size Galata yı anımsatacak.

Bir de deniz müzesi çıkışında en fazla yarım saat sürecek olan bir ektra tur var, denizaltı gezisi. İsterseniz orası için de ayrıca bir bilet alıp girebiliyorsunuz. Ben girmedim ancak bizimkiler girip gezdiler enteresanmış.

2004 yılında açılan müzenin her katında ayrı bir güzellik sizi bekliyor. Bir de biletlerinizi internetten alırsanız giriş ücretiniz 2 euro daha az olabiliyor.


Cenova da gezdiğim başka bir mekan  da   Acquario di Cenova yani  Cenova Akvaryum u. İstanbul da muhteşem akvaryumlar var elbet o nedenle de çooook çekici gelmedi ancak Avrupa nın en büyük akvaryum u olma özeliğini taşıyor. 1990 yılında limandaki endüstriyel binalar kaldırılmış çok da iyi olmuş. Bu dönemde 1992 de Cenova Fuarı kapsamında  Kristo Kolomb un  Yeni Dünya yı Keşfinin 500. yılında yapılmış akvaryum. Dışarıdan bakıldığında bir gemiyi andıran yapıda  5000 üzerinde canlı yer alıyor. Mercanların ve deniz analarının bölümleri beni etkiledi açıkçası. Bir de Penguenler için epey büyük bir mekan yapılmış, siz cam ardından su altında ne kadar hızlı yüzdüklerini görebilme şansına sahipsiniz. Ancak penguenler için ortama kanulan klimalar onların bölgeyi soğuturken sizin izlediğiniz bölümü inanılmaz ısıtıyorlar bir de çok kalabalık oluyor bu nokta bilginiz olsun.

Eğer hem akvaryum hem de Galata Deniz Müzesini gezmek isterseniz ortak bilet alıp daha indirimli kullanabilirsiniz.

Cenova da bir de sahildeki eğlence noktalarında kocaman bir korsan gemi bulunuyor, içini küçük bir ücretle geebiliyorsunuz.


Cenova da mini trenler limanda görülüyor. Bu trenler vasıtası ile ufak bir tur yapıp şehri görebilirsiniz.

Şehirde görülecek özel mekanlardan biri de Kraliyet Sarayı. Zenginliği gösterebilmek için bu evler fazlası ile şatafatlı. Bu saray modundaki evlere Palazzi dei Rolli yani Rolli nin Sarayları denilir. Bunlar Unesco  Dünya Mirasları listesinde.
En önemlisi Balbi ailesi tarafından yaptırılan ve Balbi Caddesi üzerinde bulunan Palazzo Reale yani  Kraliyet  Sarayı. 1618 yılında önce Rönesans Mimarisi kullanılmış, sonra 1677 de Durazzo ilesine geçmiş ve Barok Mimarisi eklenmiş, 19. yy da Saray Hanedanlığa geçmiş  bahçesine meşhur mozaikler eklenmiş.




Hazır gelmişken kısa bir bilgilendirme yapmalıyım. Daha önce Gotik ve Barok yapıları , kiliselerde özellikle gül penceresi dediğimiz yapılardan ayırmaktaydık. Tam yuvarlak gül pencereleri Gotik yapı özelliği ancak oval pencereler Barok yapı özelliğiydi. Bununla beraber yapıların sivri kubbeleri bulunuyorsa ve  yuvarlak kemerlerle süzlenmiş bol pencereli ve vitraylı yapılar Gotik mimarisinin eseridir. Oval formlu pencereler tavanda kocaman freskler, çok süslü ve renklerin bol kullanıldığı yapılar Barok Mimarisinin özelliğidir.
Rönesans mimarisinde ise genelde yapıda kocaman yuvarlak bir kubbe bulunuyor. Kubbenin olduğu bölgeyi çevreleyen balkonvari sistemler var bu noktaları taşıyan zarif ince ayaklar. Dış yüeyi süsleyen yuvarlak minik pencereler. En belirgini Milano da bulunan Santa Maria Della Grazie Kilisesi gibi.

Daha giderim, gittikçe yazarım...
Size iyi gezmeler....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALBA...İTALYA KASABALARI-4-

IVREA PORTAKAL FESTİVALİ Şubat 2017

MİLANO...Bir Çok Kez...